Sorunu sor hemen cevaplansın.
Sosyal Sınıf Nedir
Sosyal sınıf toplumun düzeyi, yaşam biçimi, eğitim,saygınlık gibi özellikler bakımından birbirine benzeyen ve bunun bilincinde olan insanlar tarafından oluşturulan bir bütündür.
Toplumsal sınıf toplumlar veya kültürler içindeki bireyler veya gruplar arasında hiyerarşik farklılığı (veya katmanlaşmayı) ifade etmektedir. Genellikle bireyler sınıf içinde ekonomik konumlarına ve katmanlaşma sistemi içinde benzer siyasi ve ekonomik ilgilerine göre gruplaşmaktadırlar.
Çoğu toplum, özellikle ulus devletlerin toplumsal sınıflaşma özelliği gösterdiği görülmektedir. Ancak sınıf evrensel bir görüngü değildir. Birçok avcı-toplayıcı toplumda toplumsal sınıf yoktur, sıklıkla sürekli liderleri olmaz ve toplum üyelerini hiyerarşik güç yapıları içinde bölmekten kaçınırlar.
Toplumsal Sınıflar
Bugün çağdaş toplumlarda "Sınıf" ın egemen bir tabakalaşma biçimi olduğu kabul edilmektedir. Toplumsal sınıflar de facto gruplardır. Hukuksal ya da dinsel olarak ifade edilmemiş ve yaptırımlanmamışlardır. Kapalı olmayıp açık gruplardır. Alt toplumsal sınıflar üst toplumsal sınıflara geçebilmek imkânına sahiptirler.
Genel olarak her toplumda üç toplumsal sınıf görmekteyiz.
Bunlar:
a) Üst sınıf (Toplumdaki ekonomik kaynakların büyük bir kısmının sahibi olanlar).
b) Orta sınıf (Nitelikli işçi ve serbest meslek sahipleri)
c) Alt sınıf (Ücretli sanayi işçileri, köylüler)
Sosyolog Center, toplumsal sınıfları üst, orta ve alt olarak sınıflandırmıştır. Toplumsal sınıflar, çeşitli biçimlerde tanımlanmışlardır. Örneğin birkaç tammı gözden geçirecek olursak, "... Toplumsal sınıf hem kendisi, hem de başkaları tarafından saygınlık, toplumsal ilişkiler, eylemler, mallar ve değer hükümleri bakımından nüfusun başka kesimlerinden farklı sayılan bir kesimidir."
"Sınıflar, aynı ekonomik durumdaki birey ve ailelerin toplanmasıdır."
"Toplumsal sınıf, toplumda servet, eğitim ve mesleksel statü bakımından aşağı yukarı benzer durumda olan insanların diğerlerinden ayrılmasıdır. Tanımlar gözden geçirildiğinde, sınıfların hem gelire göre belirlenen bir olgu, hem de sınıf üyelerinin hayat biçimlerini, sınıf bilincine sahip olmalarını içeren toplumsal bir olgu olduğu anlaşılmaktadır. Joseph Kahl, toplumsal sınıfın özelliklerini yedi temel boyutta topluyor.
1. Saygınlık: Kimi insanlar, toplumda diğerlerinden daha fazla kişisel saygınlığa sahiptirler ve saygı ^görürler.
2. Belirli miktarda servet ya da gelire sahip olmak.
3. Toplumsal etkileşim - Geniş bir toplumda herkes herkesle etkileşimde bulunamaz. Farklı ilişki ortaya çıkar ve insanlar "kendi çeşitlerinden" olanlarla daha rahattırlar.
4. Meslek - Bazı meslekler diğerlerinden daha yüksek sayılırlar. Sebepleri ise daha fazla ödüllendirme, toplum refahı için daha önemli olma, özel yetenekler gerektirme.
5. Sınıf bilinci - Belirli düzeylerde olan kimselerin kendi toplumsal gruplarının diğerlerinden farklılığının bilincinde olmaları.
6. Değer yönelimleri - Toplumdaki kişiler farklı ya da önemli saydıkları şeyler bakımından diğerlerinden farkhdır. Belirli kişilerden oluşan gruplar, diğerlerinden farklı, sınırlı sayıdaki soyut değerler ya da değer sistemlerine sahiptirler.
7. iktidar ya da başkalarının eylemlerini denetimi altına alabilme yeteneği.
Toplumsal sınıfların doğuşu hakkındaki bazı sosyologlar "Kültür, gelenek ve alışkanlıklara" yer verirler.5 Yukarıda belirttiğimiz toplumsal sınıf elliklerine sahip olmanın etkenlerinin neler olduğu bu sosyologlarca belirtilmiyor.
Marxçı toplumsal sınıf anlayışında ise bu etkenler şöyle belirtilmektedir. Bu anlayışa göre sımf tanımı "Üretim güçlerinin belli gelişme aşamalarında,
a. Üretim araçlarına sahiplik ya da sahip olmama,
b. Toplumsal iş-bölümü düzenindeki yerleri, dolayısıyla da sahip oldukları zenginlikleri elde etmede kullandıkları araçlar ve c. bu toplumsal zenginliklerden aldıkları payın büyüklüğü bakımlarından birbirlerinden ayrılan geniş insan gruplarına sınıf elenir."
Bu tanıma göre toplumsal sınıfların ortaya çıkışının temel etkeni, üretim araçlarının özel mülkiyete konu olmasıdır. Bu mülkiyet düzenindeki üretim ilişkileri ise, her sınıfın toplumdaki yerini belirtmektedir.
Üretim araçları ile üretim ilişkileri de o toplumdaki üretim biçimini oluşturmaktadır.
Toplumsal Sınıfların Doğuşu
Toplumsal sınıf ve toplumsal katman (= tabaka) kavramlarını eş anlamda kullanan ve çoğunlukla katman terimini yeğ tutan bu yazarlar, toplumlarda katmanlaşmanın doğuşu konusunda, açık olmasa da, kimi görüşler ileri sürmektedirler. Bu görüşler arasında, üstü örtülü bir “biyolojist” yaklaşımın izleri de görülebilmektedir. Örneğin yukarda da sözünü ettiğimiz Lundberg, Schrag ve Larsen adlı toplumbilimciler, kitaplarında “tabakalaşmanın doğuşu”nda söz ederken, önce hayvan topluluklarına dikkatimizi çekiyorlar: yalnız insanlar arasında değil, hayvanlar arasında da katmanlaşma bulunduğunu söylemekle konuya giriyorlar. Hayvanlar arasında da önderlik, egemen olma, bağımlı olma, vb. gibi durumlar bulunduğunu, bir kümesteki tavuklar arasında bir “gagalama sırası” oluştuğunu örnek vererek söylüyorlar. Böylece insan toplumlarındaki toplumsal sınıflaşmanın da kökeninde, kimi insanların doğuştan, başka deyişle biyolojik yapıları gereği başkalarına üstün oluşlarının bulunduğunu, bireyler arasındaki zeka, yetenek, güç… farklarının toplumsal sınıflaşmaya yol açan bir etken olabileceğini üstü örtülü bir biçimde, dolaylı yoldan anlatmış oluyorlar. Ama bireyler arasındaki zeka, yetenek, güç farklarının belirleyici ölçüde doğuştan mı geldiği, yoksa farklı toplumsal-ekonomik-ekinsel çevrelerde, başka deyişle farklı toplumsal sınıflar içinde yetişmelerinden mi ileri geldiği sorusu cevaplandırılmadan bu benzetme yapılmış oluyor.
Yazarlar, insan toplumlarında “katmanlaşmanın” doğuşu sorusunu doğrudan bir biçimde sorduklarında da “kültür, gelenek ve alışkanlıklar ”a yer veriyorlar:
“İnsanlar arasında gözlemlenebilir farklıklar ne zaman ve hangi şartlar altında, belli bir özelliğe sahip olanlarla olmayanlara farlı statü verilmesine yol açar? Sorunun cevabı her durumda ilgili kümenin kültüründe aranmalıdır. Herhangi belli bir zamanda, her kültürün statü düzeni geniş ölçüde gelenekseldir ve bu düzenin tutumlarına sahip olan halkın benimsediği herhangi bir mantıki düşüncenin sonucu değildir. Anacak bu durumda söz konusu geleneğin varlık nedenini açıklamamız gerekir. A.B.D.’nin bazı yerlerinde “zenci” adlandırılan fiziki özelliklere sahip insanların aşağı statüden kimseler gibi işlem gördüklerine tanık olmaktayız…(bu) yaygın tutum, tarihi bir durumla açıklanabilir: zenciler yüz yıl veya daha uzun bir zaman köle statüsünde bulundurulmuşlardır”. Yazarlar böylece, A.B.D’de zencilerin aşağı statüde görülmesine alışıldığı için, bu durum gelenek durumunu almıştır; bu nedenle zenciler aşağı statüde kalageliyorlar, demiş oluyorlar. Örneğin beyazlar zenci doktora güvenemeyecekleri için (= zenciyi doktor olarak görmeye alışık olmadıkları için), bir zenci doktor olsa bile kendisine beyaz hastalar gitmeyecek, bu nedenle de zenciden doktor kolay kolay çıkmayacaktır, diyorlar.
Ama, A.B.D.’de de, başka toplumlarda da zenci, ya da renkli derili olmamalarına, aynı ırktan ve dilden olmalarına karşın yine kimi bireyler kümesinin aşağı, kimisinin ise yukarı statüye sahip olduğu gerçeği karşısında, bu durumun da kaynağının belirtilmesi gereğini duyan yazarlar, aslında zencilerin aşağı statüye konulmasına da, türlü mesleklerin neden farklı statüde sayıldığını da açıklayabilecek daha genel etkenler bulunduğunu belirtiyorlar: bunlar
a) bireylerin yaptıkları işin sağladığı ücretin tutarı;
b) insanlığa hizmet edip etmediği;
c) bu işi yapabilmek için uzun eğitim, zahmetli çalışma ve para gerekip gerekmediği;
d) işin toplumsal saygınlığının yüksek olup olmadığı, etkenleridir.
Ancak görüleceği üzere bu karşılıkta, kimin yüksek gelirli, yüksek saygınlıklı, uzun eğitim gerektiren… işlere gireceğini, kimin ise düşük gelirli, saygınlığı az, düşük eğitim gerektiren işleri yapacağını belirleyen etkenlerin neler olduğu sorusuna bir cevap verilmiş olmuyor.
Gerçekten de bu toplumbilimcilerin toplumsal sınıf konusundaki yaklaşımlarına yapılan temelli bir eleştiri bu noktada toplanmaktadır. Toplumsal sınıflar arasında gelir, saygınlık, eğitim düzeyi… gibi alanlarda ve daha birçok başka konuda farklar bulunduğu açıkça görülmektedir. Bu farkların gözlemlenmesi, toplumsal sınıfların oluşum nedenini açıklamak demek değildir. Nitekim bilimsel çalışmalarda “bağıntı” ilişkilerini (= corrélations) ortaya koyan açıklamalar, “nedensellik ilişkilerini” (= causalités) ortaya koyan açıklamalardan ayırtedilir. “A olduğu zaman B de oluyor” demek (örneğin “Yukarı sınıf üyeleri arasında eğitimin düzeyi yüksektir” demek) zorunlu olarak ‘A B ‘nin nedenidir’ demek değildir ve bundan dolayı da ‘yüksek eğitim insanları yukarı sınıfa sokuyor’ demek olamaz; yalnızca ‘yukarı sınıf üyeleri arasında yüksek eğitimliler daha çok’ yolunda bir bağıntıyı belirtmek olur. ama “nedensellik ilişkisi” yine gösterilmemiş durumda kalır. Bu konudaki nedensellik ilişkisinin ortaya konulabilmesi için, yukarda belirttiğimiz üzere “kimi insanları yüksek eğilim, gelir ve saygınlık mevkiine getiren, kimilerini ise bu mevkile dışında bırakan etkenlerin neler olduğunun” açıklanabilmesi gerekir.
Bu soruya karşılık olmak üzere yalnızca “bu insanlar yüksek gelirli, eğitimli ve saygınlıklı ailelerin üyeleri oldukları için yukarı sınıf üyesidirler; demek oluyor ki bu toplumsal yerleri onlara ailelerinden kalıyor” demek de bu konudaki nedensellik ilişkisini ortaya koymuş olamaz. Çünkü “Peki bunların ailelerini-baba veya annelerini-bu mevkilere getirmiş olan etkenler nelerdir?” sorusunu cevaplayamamaktadır
Tarih: 2014-03-04 22:00:00 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.